30 Ocak 2009 Cuma

Kısır

başkalarının annelerinin başka yemeklerinin kokusu başkalarının möblelerinin ayakları canavar pençeleri gibi başkalarının halılarının deseni başkalarının halılarındaki oyuncakları köhne başkalarının babalarının terlikleri yere yakın birisi için misafirlik ne fena


Sırf yemeklerin değil evin kokusu gariptir. Revani yenir. Televizyon değişiktir.

Tombalak önkolları, çirkin süveterleri, cahil sorularıya her zaman senden aptal komşu çocukları. Mecburiyetten oynarsın.

Çizgi filmleri bile tam anlamazlar.


her yerde fraktal desenli danteller, halı desenli perdeler, perde desenli koltuklar, desen desenli halılar bir de anneleri bu dolmanın içine ne koyuyor böyle halının kenar suyundaki çizgileri yol yaparaktan sana ait olmayan oyuncak arabayı sürersin ki sevmediğin komşu karının alaycı sorusu "Sen ne zaman okula başlayacaksın?" kalın barsaklarına bir burultu verir sonraki her pazar akşamı yani okullara giderken ödevini yapmadığını hatırlatan her pazar akşamı bu kakan gelmiş gibi hissi sana ilk defa böyle yaşatırlar


sonraları öğretmenin


sonraları başka bir öretmenin bu yazılar senin yaşındaki bir çocuğun yazması için uygun değil bıyık deyince baba anlaşıması gibi şeyler ve sen bir trenin bir ıssızdan geçmesinin sesini yazmak istersin ama o yıllarda şartlar misayit değildir sonraları çok sonraları bu adamların aptal komşu çocuklarının büyümüş hali olduğunu yıllar sonra bir tiren geçidinde anlarsın.


Bir de hepsi yetmiyormuş gibi, apartmanın merdivenlerinde sanki evlerindeymiş gibi konuşurlar.


Powered by Qumana

27 Ocak 2009 Salı

Beyond the Smiths line.

Hayatımızın öyle bir dönemine giriyoruz ki sayın seyirciler, The Smiths bizden daha iyimser geliyor kulağa. Ha gayret şöyle bir silkinsek, belki üstünde durduğumuz toprakları düşman işgalinden kurtarabileceğimizi düşündüğümüz zamanlar, buruk tadıyla damağımızda tüten bir anı sadece. O berrak ses bizden bahsettiğinde, eskisi gibi içimizden böbürlenemiyoruz, kabahatimizi saklamak için radyo istasyonunu değiştirsek mi acaba... Evet hayatta her şey hep almak hiç vermemek ama İngiltere'nin bize can borcu yok... Gidecek yerimiz yok. Bazı kızlar öbürleriyle hep aynı boy, bu fıkralar zaten hiç komik olmadı, acının üvey evladıyız, çift katlı otobüslere gelesiceyiz.

Tüketerek, tükenerek ilerlemek. Yıllar öncesinden kalan duygular, aramızdaki mesafe artarken, eskisinden daha manidar. Bu güzel yüzlü hayal kırıklığına uğramış oğlanlar kendi kendilerinden çıkamamanın şarkısını söylüyorlar.

Alkışlıyoruz...