26 Mayıs 2007 Cumartesi

Clementine


Benim ilk olarak Animation Magazine dergisinden öğrendiğime göre, dünyanın galiba en süper çizgi filmi Clementine'in uzun metrajlı bir animasyon filminin çekilmesi planlanıyormuş. Buraya kadar "oleeey" diyebileceğimiz bi durum.

Ama acayip olan şu; söz konusu uzun metraj animasyonu bir türk firması olan Medyavision'un çekeceği söyleniyor. 80 ila 100 milyon dolar civarında bir bütçesi olması planlanan film, eğer çekilebilirse, türk sinema tarihinin en pahalı filmi olacak. Tuhaf.

20 Mayıs 2007 Pazar

The Spiders

Zaafira: I've got my own prayer....

Zaafira: Dragunov SVD sniper rifle. Killing range: three-thousand eight-hundred meters.

Amen.




Patrick Farley'nin Afganistan savaşı hakkındaki çizgi romanı The Spiders'ı keşfettim. Linklater'ın A Scanner Darkly uyarlamasına benzer bir his veriyor.
Sitesindeki diğer çizgi romanlarla da bilahare ilgileneceğizdir.

13 Mayıs 2007 Pazar

Balance

Lauenstein biraderlerin izledikçe dünyayı daha iyi anlamamızı sağlayan 8 dakikalık dev eseri:



Gerçekten büyük sanat yapıtlarındaki özellik, hepimizin dilimizin ucunda olan ama ifade edilmesi çok karışık şeyleri, basitçe anlatmaları. Çok büyük sporcuların performanslarını seyrederken de, yaptıkları çok kolay görünür ya, bunun gibi bir şey.

Mothership Ersoy

Bülent Ersoy, televizyonlarda zaman zaman gösterilen bir tesis. Bir çeşit yap işlet devlet dairesi. Ayrıca sanırım gökcisimlerinin yörüngelerini hesaplarken kendisinin gravitasyonel etkisini hesaba katmamız gerekiyor. Her haliyle emperyal, bir o kadar regal, celestial, astronomik.


Ancak aslında görmekte olduğumuz şey gerçekten, yıllar önce ameliyatla cinsiyet değiştiren TSM şarkıcısı Bülent Ersoy mu???!!! (Zbamm!! Varan bir!) İşte dehşet perdesi. Benim teorime göre, gerçek Bülent yaklaşık bir mil kalınlığındaki dış kabuğun altında, dışarıdan sesini dahi duyamayacağımız bir derinlikte, olan biteni bizim kadar dehşetle izliyor.



Dışındaki giderek büyüyen kabuğun uzaydan geldiği yönündeki kanıtlar ise artıyor. Örneğin kendisini hiç bir zaman yürürken görmüyoruz. Hoverkraft misali süzülüyor, daha doğrusu gitmek istediği yöne doğru uzay zamanı bükerek yol alıyor. Ayrıca konuşmasındaki tuhaflıklar da muhtemelen uzaylılıktan kaynaklanıyor.





Fotoğrafta Star Destroyer sınıfı yıldız gemisi Imperial Bülent Ersoy Avrupa ve Kuzey Afrika'yı tehtid ederken görülüyor. Uluslararası toplum endişeli.

12 Mayıs 2007 Cumartesi

Plak Mafyası

"Her kim ki ilk başta kendi üretmediği bir eserin kopyalarını yapar, bu kopyaları başka insanlara verir, andolsun ki onun yeri cehennemdir." (RIAA suresi)



RIAA. Riya mı demeliyiz yoksa?

Plak endüstrisi dediğimiz şeyin özü, bazı adamların kendileri üretemeyecekleri eserlerin kopyalarını çıkartıp bu kopyaları başkalarına para karşılığı satmasıdır. Müzisyenler de bu adamlara eserlerinin haklarını satarak müzisyenlik mesleğinden para kazanırlar. Ki kanımca ahlaksızlık zaten burada, yani müzik işinden para kazanmaya çalışmakta başlıyor.

Zaten baştan Musae'ye ait olan eserleri, müzisyenler parayla plak şirketlerine satarak hırsızlık yapıyorlar.

Metallica'nın Napster'a zamanında açtığı davada bana iğrenç gelen bir şey var.
Bu da şarkılarının yasadışı kopyalarının yapılacak kadar beğenildiğine sevinmek yerine kaybettikleri paraya üzülen müzisyenlerin, milyonlarca insan tarafından sevilmesi.

Zengin bir adamdan çalmak mı daha ahlaksızdır, fakir bir adamdan çalmak mı?

6 Mayıs 2007 Pazar

Politik Yazı

Son günlerde memleket gündemi fevkalade politize oldu, süfli islamistler büyük pastadan daha büyük bir pay isterken, statükocu kuvva her şehirde sokaklara 1 milyon ev kadının dökerek gücünü nereden aldığını hatırlatmaya çalışıyor.

Hepsi hepsi bir cumhurbaşkanı seçebilmek içinmiş.

Statükonun miting yapması belki de en tedirgin edici kısmı işin, bir Goebbels eksik başlarında.


Öte yandan bu kayıkçı dövüşünde tarafların argümanları şöyle:

İslamcı gibiler (gerçek islamcı da denemiyor zira U.S. of A. kendilerinden memnun) : Yahu ne olacak bi tane cumhurbaşkanı seçsek şunun şurasında, demukrağtik hakkımız bu bizim. Bize zulmediyorlar. Bir de Nurcu mu olsaaam Nakşi mi yoksa... Ne o ne o ne o neo...

Kırmızı Beyaz Kuvvetler: Kırırım bu demokrasiyi. Benden başkası nasıl olur da memleketin başına biraz geçmeye çalışabilir. Hem bu orümcek ampül kafalı pis dinciler gelirse kadınlara zorla çarşaf dahi giydirir. Hepimiz arap oluruz.

Dünyadaki islamcılığa baktığımızda, endüstrileşme ve globalleşmeyle karşılaşan geleneksel islam toplumlarının topyekün yokolma veya değişmeye karşı direnmesi gibi bir noktada odaklandığını görüyoruz. İslami toplumlar bir değişimin zorunlu olduğunu hissediyor, ancak bunu kontrol etmek istiyorlar. Böylelikle tümden dağılma tehlikesini kontrol altına alma umudunu taşıyorlar. Bunu yapma yöntemi olarak da günlük hayatı islamileştirerek kontrol altına almaya çalışıyolar.

Türkiye'nin son birkaç dekadda ortaya çıkan islamcıları ise, örneğin Arap dünyasının, yahut o kadar uzağa gitmeye gerek de yok, Anadolu'nun geleneksel islami toplumlarının alay konusu olabilecek bir "mış gibi" tavrında. Zamanında "Batı"yı ne kadar kötü taklit ettiysek, şimdi de doğu zannettiğimiz şeyi o kadar kötü taklit ediyoruz.

Geçenlerde bir takside, islami bir radyo kanalı açıktı ve Fairuz'un bir arap pop şarkısına yazılmış türkçe sözleri olan bir ilahi çalıyordu. Köktendinciler adamı keser af buyrun böyle şey duysa.

Bir de Star Wars türban estetiği var ki zannediyorum Cevahir alışveriş merkezini de Death Star'ın mimarlarına tasarlatmışlar. Naboo bülbülleri.

Türkiye'ye şeriat gelir öcüsü de zannederim ancak hala ilkolulda edindiği bilgilerle idare etmeye çalışan seçmeni korkutuyordur. Zaten Türkiye'de kişi başına düşen ortalama eğitim süresi 4 yıl.
Bir iş günü içinde piyasalarımızdan çekilebilecek 70 milyar dolar yabancı parası varken, İsrail'in stratejik partneriyken mi gelecek şeriat. Peh.

Öbür taraftan, birkaç şehirdeki AKP karşıtı mitingler güvenlik kuvvetlerinin en ufak müdahalesi ile karşılaşmazken, 1 Mayıs'ta alınan önlemler af buyrun İstanbul halkının anuna koymasıyla ön plana çıktı. Her zamanki gibi aşırı güç kullanılmasıyla kalınmadı, İstanbul'daki herkesin canının yakılması ile operasyonun boyutu genişletildi.

Zannediyorum 1970 Haziran ayındaki işçi olayları nedeniyle İstanbul-Ankara karayolunun kapatılması ve İstanbul ve çevresinde sıkıyönetim ilan edilmesinin bir benzerini yaşadık. Sevdiğimiz afacan mitingler olduğu zaman bunlar demokrasinin gereği, 1 Mayıs olunca biber gazı. Süper demokrasi.

Allen Ginsberg'le, Joe Strummer'a sığınmak dışında bir şey kalmıyor:

Ghetto defendant
It's islam fury
No tear gas no baton charge
That stops you from taking the city.

Fucked in Constantinopolis.


Bir de oy verecekmişiz. Hadilen!