"Kim bilebilir aşkı, aşktan ölene kadar?" (Yener et al. 2007)
Bu yazıda bu basit gibi görünen pop şarkısının altında yatan karmaşık düşünce sistemini biraz olsun araştırmaya çalışacağım.
Öncelikle, türkçedeki "
bilmek" kelimesi bazı batı dillerindeki iki çeşit bilme anlamının ikisini de kapsamaktadır. Bunlardan biri latin dillerinde "sapere", cermen dillerinde "kennen" olarak anılan, bir şeyin işleyişini, nasıl olduğunu vb. bilmektir. Örneğin cebir bilmek, veya tirbüşon kullanmayı bilmek gibi. Diğeri ise latinlerin "consciere" cermenlerin "wissen" tabir ettiği bilme biçimidir ki, bu örneğin Mısır'ın başkentini bilmek türünden bir bilmedir.
Eee, Hande Yener neyi kastediyor peki? Tirbüşonu mu Kahire'yi mi? Sanırım ikisini de değil. Burada bağlamdan ayırdığımız için cümle tek başına kolay anlaşılamıyor. Ancak şarkının tamamını dinlemiş biri olarak diyebilirim ki, Hande Yener kısaca aşkın kendi işleyişi ile ilgili bir sır olduğunu, bunu sırrı öğrenmenin yönteminin de aşık olmakla kalmayıp, bu yüzden ölmek olduğunu iddia ediyor. Demek ki meselesi sapient olma meselesi, kamil olma meselesi.
"Öğrenmenin gerçek metodu, tecrübe etmektir." diyen
William Blake, hristiyan mistiklerinin önde gideni, buradan sevgilerimizi gönderdiğimiz bir kişi. Ancak bu yazıyı bir sonuca ulaştırabilmek için ille de aşktan ölmemiz mi gerekiyor?
Bir romalının sonradan yazdığı bir yunani efsaneye göre, Psyche, Afrodit'le güzellikte rekabet ettiği için lanetlenerek zorla Eros ile evlendirilir ancak kocasının adını bile öğrenmesi, veya yüzünü görmeye çalışması yasaktır. Erotik aşkın bu zorlayıcı doğasından bahsedilmesinin yanı sıra, aynı hikayede Psyche, eğer kocasının kimliğini merak edip öğrenmeye çalışırsa öleceği konusunda uyarılır.
Aslında bu sadece tutkulu bir aşkın kelimelere dökülmesindeki zorluk değildir, herhangi bir insan tecrübesinin bilgiye dönüştürülmesindeki zorluğuna işaret eden bir araçtır.
"
Makinedeki hayalet" olarak özetleyebileceğimiz düşünce, ruhun ve bedenin ayrı ayrı olduğunu ve ruhumuzun, beden denen makineyi yöneten,makineden ayrı bir varlık olduğunu şeklindedir. Makinanın halleri, işleyişi vs. açıklanabilirken, hayaletin işleyişi açıklanamazdır.
Şarkının tam göbeğindeki sır da buradan köken almakta.
("Mana fi batıni şair" derler efendim, yani anlam şairin karnındadır, şapka çıkartılacak bu güzel sözü, ne yazık ki türk dilinin şapkaları çıkarıldığı için böyle yazmak durumudayım. Atma Hamidiye atma, şapka da giyeceğuk, vergi de vereceğuk.)
Buralarda bi yerlerde sanırım Spinoza'dan, Mevlana'nın Mesnevisinden ve Eflatun'dan da bahsetmem gerekiyordu ama şarkının shalalaları arasında kendimden geçmişim.
Neyse gelelim şarkının bir şarkı olarak incelenmesine.
Introdaki
Yasemin ile Gece Cimnastiği estetiği nasıl ve neden yakalanmış, bir o hoparlörden bir bu hoparlöre pan eden o saksofon riff'i kimi eğlendirecek diye düşünülmüş, mana fi batıni aranjör mü demeliyim arazöz mü demeliyim bilmiyorum. Neyse pesten çalan chicken scratch gitarlar,house altyapısı ve tahammül edilebilir synth katmanları ile çaldığı zaman radyoyu kapatmak ve yakmak zorunda kalmayacağımız bir şarkı. Minör tonalitesi ve basit vokal armonileri alışıldığı üzere.
Hande Yener'in şarkılarında benim önemsediğim ve bence onları diğer türk popu şarkılarından daha değerli yapan özellik ise şarkının prozodisindeki tanımlayamadığım bir güzellik. Bir şarkıyı bir dilde yazılmış yapan şey, sanırım konuşmanın doğal akışındaki ritmlerin şarkıda da kullanılması.
Örneğin türk rap'inin kulağımıza tuhaf gelmesinin sebebi, batı yakası rap'indeki
|.. .. .^ .. | .. .. .^ ..|
şeklindeki vurguların türkçe konuşmada olmayışı. Çizmeyi pek beceremedim sanırım. Bir gün tanışırsak size ağzımla çalarım.
"Ve şimdi yaş'ıyoruuum
Ve sen'i se' vii yo ruuum"
kısımlarında ise şarkının erken dönem Diana Ross tavırları ile Ajda Pekkan'ın Regal Plak dönemleri arasında gidip geldiğini söyleyebiliriz ki, bu sanırım bir pop müzik şarkısı için iltifattır.
Burada Yener dünyaya meydan okuyarak sevdiği adamı bütün kötü özelliklerine rağmen sevmeye devam edeceğini iddia ediyor. Bu pop müzikte kadın dinleyiciyi gazlamak için kullanılabilecek ikinci en iyi yöntemdir.
En iyi birinci yöntem ise kendisini bu kötü özellikleri uyarınca terkeden adi erkeğin bu davranışından dolayı kadının yenilmediğini ve artık daha güçlü olduğunu hönkürmektir.
Korkarım giderek
Patrick Bateman'a dönüşüyorum.