12 Ağustos 2007 Pazar

Vücut İkliminin Sultanı Sensin Persephone

İnsanın "davranış"ı, filin hortumu, eğreltiotunun klorofili gibi, basitçe insan türünün üyelerine üreme avantajı sağlamak gibi bir işleve hizmet ettiği için kuşaklar boyunca korunmuş bir özellik. Aslında canlıların davranışlarının tamamını bu şekilde açıklayabiliriz.


Canlılar, bildiğimiz kadarıyla, ilk ortaya çıktıklarından beri yerkürenin ve atmosferin, fizik ve kimyasal yapısı üzerinde etkili olmuş. Henüz üstünde bulunduğumuz gezegenin tektonik özelliklerini, yörüngesini, temel bileşenlerini, genel olarak sıcaklığını değiştirecek durumda değiliz, ancak atmosfer ve okyanuslar üzerinde etkilerimiz olmuş.


Canlıların dünyanın atmosferi üzerindeki en büyük değiştirici etkileri, bundan aşağı yukarı 3 milyar yıl önce, Siyanobakteriler'in deniz suyunu indirgeyici bir ajan olarak kullanarak fotosentez yapmaya başlamaları, bunun akabinde serbestleşen oksijenin birkaç başka faktörün de etkisi ile birlikte atmosferde birikerek zamanla bugünkü %21 oranına kadar ulaşması şeklinde gerçekleşmiş. Atmosferin oksijenasyonu arttıkça, bundan yaklaşık 540 milyon yıl önce, ozon tabakası oluşmuş ve güneşin ultraviyole ışınlarına karşı bir koruyucu görevi gördüğünden, karaların canlı türleri tarafından yurt edinilmesine olanak sağlamış.

Oksijensiz yaşayan türler enerji bakımından kısıtlı yaşadıklarından, oksijenli solunuma geçiş canlıların kullanabileceği enerjide büyük bir artış yaparak, global bir etkiye yol açmış.

(bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/Timeline_of_evolution)


İnsan davranışı sonucu ortaya çıkan küresel iklim değişikliğinin, ekosistemimizi kararlı durumundandan en azından kısa vadede geri dönüşsüz olarak uzaklaştırarak tüm sisteme yayılan bir soy-tükenmesi silsilesi oluşturacağı yönünde kaygılar var. Konuyu basından takip ettiğimizde, "dünyanın sonunu günahlarımızla getirdik" şeklindeki apokaliptik kehanetin gerçeklenmesinden duyulan haz ile, basitçe hayatta kalmaya yönelik kaygıların birbirine karıştığını görüyoruz.


Bilim adamları, halihazırdaki hızımızı sürdürürsek, önümüzdeki 100 yıl içinde biyoçeşitliliği sağlayan türlerin yarısını yok edeceğimizi söylüyorlar. Aslına bakılırsa bu dünyanın şimdiye kadar yaşadığı büyük soy tükenmeleri arasında, orta ölçekli diyebileceğimiz bir felaket olur. Örneğin Permian-Triassic soy tükenmesinde, (yaklaşık 250 myö) denizlerdeki canlı türlerinin %96'sı, karalardaki omurgalı türlerinin ise %70'nin ortadan kalktığı tahmin ediliyor.


Bir de tabi kıyamet tablosunun tamamlayıcısı olarak, Sodom'un son günleri misali, olan bitenin aslında olup bitmediğini, hepsinin ağaçlara sarılmayı seven eski hipilerin uydurması olduğunu iddia edenler var. Zaten Amerika ile ilgili sorunlardan biri de bu "wish away" müessesesinin çok iyi çalışması. Neo-con şahinlerin artık kendi ağızlarıyla açıkça dile getirdiği, ama daha uzunca bir süredir, ve galiba dünyayı yok edebilecek bir nükleer cephaneliğe sahip olduklarından beri Amerikan yönetici elitinin yaşadığı bir tümgüçlülük fantazisi var. Ağızlarından çıkan şeyin "gerçeğe" dönüştüğünü düşünüyorlar.


Bir yandan bu insanlar, insanın evrimsel özelliği olan davranışı gereği; tüm canlıların en üstünü olduğu inancıyla yeraltında depolanmış karbon sedimentini çıkartmak ve bunu yakarak dünyanın orasında burasına hareket etmekle bu kadar övünürken, öbür tarafta tanrısallığın gerçek ölçeği atmosferin bileşimini öyle arada sırada zaten olduğu gibi sera gazlarıyla değiştirmektense, %0,02 olan oksijen miktarını %21'e çıkartmak değil midir?

(Siyanobakteri sıralarından alkışlar yükselir.)

Gezegene biraz uzaktan (Olympos dağı kadar diyelim, mesela iklim değişikliği ve ölüm tanrıçası Persephone'nin gözünden) bakınca görünen manzara şu; bir kez daha canlı türlerinin birbiriyle etkileşimi ve türe özgü davranışları nedeniyle, ekosistemde dramatik bir değişiklik olacak, ardından belki çok sayıda türün soyu tükenecek.


Ah ama pardon, zaten küresel ısınma diye bir şey yoktu. Dolayısıyla karşılaştırmam da anlamsız. Yazının başındaki resmin de "Persephone'a Tecavüz" heykelinin resmi olması tesadüften ibaret.


Powered by Qumana

3 yorum:

  1. buraya öyle afili bir yorum yazmıştım ki bilgisayarım kendinden geçti.. neyse bir daha yazmaya ürker oldum zaten cine5'te şeytan 2:aykırı şeklinde çevrilmiş şaheseri seyretmekteyim yan gözle.. ne kadar anlamlı.. bırakınız hades, persephone'a tecavüz ededursun..

    YanıtlaSil
  2. Şimdi arkadaşım,
    Küresel ısınmadan bu kadar korkmayın, Cenabı Allah gümüş kapıyı kaparsa Altın kapıyı açar sen hiç Esteban ve kuşunu izlemedin mi? Yaşın kaç canım senin? Neyse bak canım küresel ısınmadan korunmak basit. Maddeler halinde sıralıyorum dikkatli oku:

    1) Bol bol su havzalarına yakın akrabalarını ziyaret et, şehirde su tüketeceğine örneğin samsun havza'da su tüket. Barajdan yıkanma nehirde yıkan zaten doğan gereği aynı nehirde iki kere yıkanamayacaksın rahat ol.
    2) Dünya çoğunlukla zararsız bir yerdir panik yapma. Yanında havlu taşı.
    3) Güneş sadece alkollüysen çarpar. Bakınız Ayhan Işık. Ayrıca Zeki Müren'de sanat güneşidir. O da rakı yüklüysen çarpar yani korkma. Zaten yananı görür Allah..
    4) "Ay" zaten aylaktan gelir. Akılsız başın cezasını da "ay"aklar çeker. Bu nedenle ay'ı konu dışı tutuyorum
    5) Aman Ormancı. Canım ormancı. Ormancıların iyisi de kötüsü de vardır ama Hippy'lerin topuna evet topuna kibrit suyu...

    YanıtlaSil
  3. Persephone kot giymiş olsa kurtulurdu tabi tecavüzden ama o dönemde kot henüz icat edilmemiş güzide anti-tecavüz bir değerimiz. Ayrıca cıbıldak gezersen tabi ayartırsın Hades'i.
    Tecavüz konusunda kadının karşısında yer alan hukuk sistemine sitem ediyor, Judith Herman'a saygılarımı sunuyorum.

    not: Evet, travma okumaktan kafayı konuyla bozdum.

    YanıtlaSil